12 Haziran 2007 Salı

Hey sen yırtık tişörtlü, eski papuçlu genç adam
Ne geziyorsun kaldırımları?
Mozaik döşeli bu kaldırımlarda,
Bu kaldırımlar ki camekanlarında
Hepsi birbirinden değerli binlerce ürünü teşhir eden,
Garip isimli,
Bir o kadar da lüks
Dükkanlarla dolu.
Hey sen yırtık tişörtlü, eski papuçlu, genç adam
Dikkat et!
Sürme elini vitrin camına!
Kirleteceksin,
Nene lazım bakıp bakıp hayal kurmak,
Haydi git buradan! Korkutma müşterileri.
Hey sen yırtık tişörtlü, eski papuçlu, genç adam
Dikkat et!
Mozaik döşeli kaldırımlarda yürürken,
Çarpma güzel giysili insancıklara,
İğrendirme onları.
Kirli sakalınla kaplı yüzündeki
Hırçın, “Neden? ” diye isyan eden gözlerini
Onların gözlerine dikip dikip bakma boşuna,
Uğraşma!
Hiç etkilenmez onlar bu bakışlardan
Çünkü onlar ;
Suçluluk duygularını ve vicdanlarını
Üzerlerindeki pahalı takım elbiselere ve mantolara değişmişlerdir.
Hem onlara ne ki,
Senin evde ilaç bekleyen hasta annenden,
Onlara ne ki, “baba bana oyuncak al” diyen küçük kızından
Onlara ne ki,
Yıllardır giydiği entarisi, artık giyilmeyecek halde olan genç karından.
Ahh! siz yok musunuz siz!
Bu güzel şehrin kalitesini düşüren pis köylüler!
Hadi hayallerinizi de aldınız geldiniz buralara.
Ama neden çıkarsınız ki size ait çamurlu varoşlardan,
Niye karışırsınız o insanların arasına…
Hey sen yırtık tişörtlü, eski papuçlu, genç adam!
İyisi mi sen al o basit köylü hayallerini ve git buradan.
Tamam mı?
Köyüne dön.
Hangi köye mi?
Yakıldı mı?
Bize ne…

Hiç yorum yok: